23 Haziran 2018 Cumartesi

ÇÖP KAMYONU KANUNU ÜZERİNE

Geçen gün televizonda, bir parkta, bir tiyatro sanatçısı ile yapılan röportaja rastladım. Konuşmanın minvali, bir iyilik hareketi başlatmanın elzem olduğu bunun için de insanın kendinden başlamasıydı. Konuşma arasında "Çöp Kamyonu Kanunu" diye bir şey geçti. Bu hikayeyi biliyordum. Sanatçı bir de dedi ki; acıyı, üzüntüyü kederi, umutsuzluğu yaşamalıyız ama beslememeliyiz, sevgiyi, mutluluğu, hazzı beslemeliyiz, büyütmeliyiz.
.
Birden fazla tanıdığım var, kötü duyguları sadece kendileri için değil bir çok kişi için besleyip büyüten... Çöplerini pervasızca ortalığa dağıtan ve sonra bundan pişman olan...Ömür törpüsü olduğunu bilen ama bu duruma devam eden... Keşke dedim, keşke... Bunu daha fazla insan dinlemiş olsa... Sonra kalbim acıyarak kabul etmek zorunda kaldım ki dinleseler de değişen hiçbir şey olmayacaktı. Çünkü kendi yükünü başkasına yüklemek bir karakter şekliydi ve iyi insanları tüketen tanımadıkları insanların çöpleri değil, yakından tanıdıkları insanların çöpleriydi. Bu insanların bu karakter defektini değiştirmeleri için ciddi çaba harcamaları gerekiyordu oysa daha kolay bir şekilde yaşayıp gidiyorlardı işte... Başları her sıkıştığında, canları her sıkıldığında ne de olsa onları ve çöplerini çekecek "iyi birileri" hep vardı...  Konuşmanın sonunda "seninle konuşmak çok iyi geldi" dedikleri... Bu insan da bu kadar çöpü üzerine almadan nasıl bertaraf edecek diye düşünmedikleri...
.
İyi biri olmaya çalışmak bazen kalbimi haddinden fazla kırıyor, yoruyor,  hayat enerjimi sömürüyor.
Tanıdığım ve sevdiğim insanlardan gelen olumsuz enerjileri bir yerlere dağıtmadan, yeniden sevgi ve mutlulukla yüklenebilmem için "büyük zaman ve çaba" harcamam gerekiyor. Kimse ne kadar zorlandığımı  tam olarak bilmiyor ve  olumsuz enerjilerini üzerime üzerime yüklemeye devam ediyorlar. Üstelik bazılarına ne kadar zorlandığımı anlatmama rağmen devam ediyorlar... Ne umutsuz bir kısır döngü!

Sözde bu umutsuzluğu beslememek çok güzel ama karşındaki insan için çabalarının nafile olduğunu gördüğün ortamlarda bu çok zor oluyor.
.
Keşke insanlara karşı sanatçı kadar iyimser olabilseydim, bir gün düzeleceklerine inanabilseydim.


31 Ekim 2017 Salı

Kendin için İyi Birşeyler Yap!

Ya Allah Bismillah.
Memnun olmadığım şeyler için artık harekete geçiyorum. İşte yol haritam:

1- Hedeflerim yapılabilir hedefler ve ben yapabilirim, başarabilirim.
2- Hayatımda en muzdarip olduğum şey; zamanı yönetememek. Bunun için birkaç teknik olduğunu öğrendim. Bunlardan biri Pomodoro Tekniği (25 dk çalış, 5 dk mola ver. Her 4 setten sonra 20-30 dakikalık uzun mola ver.) diğeri  Kanban Tekniği (Yapacağın, yapıyor olduğun ve yaptığın işleri takip edebileceğin görsel bir pano hazırla. Yapacağın işler kısmındaki işleri yaptım kısmına geçirmeye çalış. Bunu yaparken de yapıyor olduğun işler kısmında maksimum 3 iş tut çünkü insan beyni tek bir iş üzerine daha iyi konsantre olmaktadır. Misal 3 farklı işi aynı anda yapmaya çalışmaya göre tek tek yapmaya çalışmak daha hızlı ve kaliteli sonuçlar almamızı sağlar. Beynimizin daha dinç ve tatminkar olmasını sağlar.) sonuncusu ise Zinciri Kırma Prensibi (Önce kendine bir hedef belirliyorsun ve o hedefini yaptığın her gün için takviminde o güne bir çarpı atıyorsun. Böylece çarpılardan bir zincir oluşuyor. Özellikle uzun vadeli, alışkanlık edinmek istediğin şeyler için bunu kullanmak çok mantıklı. Tabi burda önemli bir nokta söz konusu takvimini mutlaka görebileceğin bir yerde bulundurman. )  Açıkcası bu üç tekniği de kullandığım karma bir modelle bu sorunumu aşmayı planlıyorum. 1 Kasım itibariyle buna başlıyorum, planlı ve disiplinli biri olmaktan başka çarem yok.
3- Zamanı verimli kullanamamandaki en önemli nedenler, sosyal medya ve çalışma esnasında dinlediğim müzikler. (Kendimden memnun olduğum zamanlara kıyasla hayatımda epey yer tutmayı başarmışlar.) Her zaman ulaşılabilir olmak zorunda değilim. Pomodoro yaptığım zamanlarda televizyon, telefon ve sevdiğim Türkçe sözlü müziklerden uzak duracağım. Günün sadece belirli saatlerinde maillerimi kontrol edecek, yapmam gereken telefon görüşmelerini yapacağım. Bunu başardığım her gün için takvimime bir çapı atacağım. Pomodoro setlerimi de ayrı bir takvim üzerinden izleyeceğim.
4- Hedefimi tamamladığım haftalarda Cumartesi günlerini serbest gün ilan edeceğim ve o günü sportif/sanatsal bir aktiviteye ayıracağım. Bunu da Zinciri Kırma Takvminden takip edeceğim.
5-Şehirdışında olduğum günlerde de zaman yönetimi programımımı uygulayacağım.

Zincir hedeflerim:
1- Her gün 8 set pomodoro yap. Bunlardan biri mutlaka üst üste 4 setten oluşsun.
2- Her gün 15 dakika kitap oku.
3- Her gün 10 dakika egzersiz yap.
4-Sosyal Medya kullanma saatlerine uy. ( Sabah:10.00-10.30; Gün Ortası: 16.00-16.30; Akşam 19.00-19.30)
5- Her gün 1 pomodoro Almanca çalış.

Ya Allah Bismillah.


25 Ekim 2017 Çarşamba

TORUNUMA MEKTUPLAR-7

sevgili torunum;

bugün yirmibeş ekim ikibinonyedi.saat yirmibir kırküç.bu satılarları sana içimi dökmek için yazıyorum,yazdıklarımın evrenin karanlık boşluğunda kaybolacağını umarak.uzun zamandır yazmamıştım.bu yüzden kendimi nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum.duygusal anlamda çok strestli bir zamandan geçiyorum.bazen kendimi çok değersiz hissediyorum.insanların bana kendimi değerli hissetmemi sağlayacak şekilde davranmalarına rağmen böyle hissediyorum.doymak bilmez bir şekilde ilgi ve sevgi açlığı çekiyorum.bir de bazen kendimi çok başarısız hissediyorum.bu beni, ilgi ve sevgi açlığından daha çok hırpalayan bir durum.her ne kadar kendimi başarılı biri olduğuma ikna etmeye çalışsam da olmuyor.kendimi iyi hissetmiyorum.melankoli yakama yapışıyor ve tüm hayat enerjimi yiyip bitiriyor.yapmayı planladığım hiç bir şeyi zamanında yapamıyorum.zamanla kavgalıyım.dakikalar ya hiç geçmiyor ya da çok hızlı geçiyor.hayattan hiçbir şey anlayamadan öleceğim galiba.neşeli ve kendi ile barışık biri olarak görünsem de kendimi sev-mi-yor-um.kendimi sevmiş olsaydım biraz da kendimi düşünür bu kadar zorlamazdım kendimi.kimsenin de bu kadar yüklenmesine izin vermezdim.ama iş işten geçtikten sonra kafamı duvarlara vurmak tam benlik bir iş.heralde bu yüzden bu durumlara karşı hiç bir şey yapmıyorum, durum tespiti yapmak dışında.bir kaç satır şiir ve bir kaç şarkı beynimin içinde yankılanıp duruyor, tüm konsantrasyonumu dağıtıyor.birisi diyor ki sustum, konuşmak hiç bir şeyi hiç bir şeye ulaştırmıyordu, biliyordum.diğeri diyor ki beni bu dünyaya bağlayan ne.bir başkası biraz yorgunum, biraz kırgın, biraz da kirletti sensizlik beni, diyor.bu kadar.incirli cheesecake yapmayı, çeviri yapmayı, projeyi tamamlamayı istediğim fakat bunların hiçbirini yapmadığım, heba ettiğim bir akşamın daha sonuna geldim.kendime verdiğim sözleri tutamamak canımı acıtıyor.artık kendimi tanıyamayan ninen.

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Yine yeniden.



Ne anlamsız ne tuhaftı, kendime söylediğim yalanlar... Ama boşver şimdi bunu...İğde çiçeklerinin mis kokusunu duyuyor musun?

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Doğa, İklim ve Tarih Yolculuğu

Klasik gezi programlarını bilirsiniz... Daha çok yemek çeşitleri, popüler mekanlar ve popüler aktiviteler üzerine... Hani aynı mekanda, farklı kişileri/sunucuları izlediğimiz sürekli bir tekrardan ibaret olanlarlar... Sıkıldınız, değil mi.. Ben de, beni hiç heyecanlandırmayan bu programlardan çok sıkıldım...

Ama durun, şimdi size öyle bir program önereceğim ki, heyecanlanacaksınız ve bir sonraki bölümü merakla bekleyeceksiniz : Bünyamin Sürmeli Güney Avrupa'da...

Aslında bu program bir gezi programı değil belgesel serisi... Bünyamin Sürmeli Alaska, Arizona, Kenya, Tanzanya derken Güney Kafkasya'da ve Güney Avrupa ile devam ediyor. Meteoroloji uzmanlığının getirdiği farklı bakış açısıyla seçtiği yerleri, coğrafi ve iklimsel olarak inceliyor ve bulduklarını bizimle paylaşıyor. Ayrıca o yerlere ait genel kültüre dair güncel bilgiler de paylaşıyor. O coğrafyanın dününü, bugününü abartı yapmadan, övmeden, subjektif olarak bize aktarıyor. Böylece tam olarak doğa, iklim ve tarih yolculuğu yapmış oluyoruz :) 


Önceki bölümlere tıklayarak ya da CNN'den ulaşabilirsiniz.