22 Nisan 2013 Pazartesi

Şah ve Sultan

Günler geçmiş on sayfa okuyupta uykumun gelmediği kitap okumamışım.
Allah'tan Şah ve Sultan'ı okudum da, kitap okumanın zevkini yeniden hissettim.

İnanın, hala kitabın etkisi altındayım...

Neredeyse; Çaldıran Savaşı olurken ben de oradaydım, savaşı ben de duydum, gördüm, kokladım; Hüseyin'in Hasan'ı vuruşunu saniye saniye ağır çekimde gördüm diyeceğim... Yemin bile edeceğim...
Ismail'in er meydanından giderken bıraktığı Taçlıydım, geride bırakılmanın verdiği acı gözlerimi yaktı, ciğerimi pare pare etti, diyeceğim. Bana ayrılığı reva gören yâri, ben de hasretle cezalandırmak istedim, diyeceğim.

Sanki geceleri "Selil" diye sayıklan da bendim. Vatan hasreti çeken de bendim... Selim'in öldüğünü duyduğunda içindeki sazın tellerini koparan, gözünden gözyaşı yerine kaynar sular gelen de bendim, diyeceğim.

Kamber de bendim, Tacizade de...Selim de bendim, Ismail de... Hasan da bendim, Hüseyin de... Selil de bendim, Bihruze de...

Ne iyi etmişim, ne iyi etmişim... İnsanın robot değil insan olduğunun kanıtı olan duyguları yaşadım. Meğer insanlıktan ne kadar uzaklaşmışım... Aşkı hayatımdan nasıl da söküp atmışım... Sevilmeye ne kadar muhtaçmışım... Sevmeye hasret bırakmışım ruhumu... Hasret...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder