20 Kasım 2011 Pazar

Sanat, Kültür ve Mutfak

Phyllis Pray Bober'ın antik ve ortaçağda yemek kültürünü anlatıp bir de üstüne eski çağlardan kalma 70 yemek tarifi verdiği kitabını okuyorum...1 aydır hala okuyorum... içinde o kadar çoook bilgi ve dipnot kabilinden arka sayfa notları varki  :)) 493 sayfalık kitabın 384. sayfasından sonrası notlar için ayrılmış (tahminimce 8 punto ile yazılmış) dersem beni anlarsınız heralde (?) Nasıl bir insanmış görüp tanımak isterdim bu insanı :)

Neyse.. ordan not aldığım bölümler belki sizin de ilginize çeker, sıkı durun başlıyorum :P

Mezopotamya mutfağını anlattığı kısımda bizim Çatalhöyük'ten de bahsediyor.
Az sonra okuyacağınız kısımda IV. yerleşim katında bulunanlar kalıntılarla, benim ilgi alanıma, süt ürünlerine dokunuyor :))
Helbaek'in üç evde meşe palamudu bulunduğunu, hele birinde, bir ocakta sanki kapsülünü çatlatmaya hazır durumda birkaç palamudun bulunduğunu saptaması akla kışkırıcı düşünceler getiriyor. Mellaart'ın belirttiği gibi, meşe palamudunun kapsülleri bugün bölgede hala yoğurdun ve ayran denilen o benzersiz, ferahlatıcı içeceğin mayalanma sürecini başlatmada kullanılıyor. Çatalhöyül'te koyun, keçi el altındabulunduğuna göre, benzer bir ürünün ekmek hamurunu mayalamada kullanılmış olması düşünülebilir.
 Bunu bizim fakültedeki bir ablaya okuduğumda bu bilginin doğruluğunu tasdik edip, meşe palamudunu hamuru mayalamada da kullandıklarını söyledi. Bana çok ilginç geldi bu. Geçenler ödevim için çeşitli yoğurt yapımlarını araştırıyordum. Buna benzer birkaç yöresel yoğurt mayalama yöntemi bulmuştum ama buna rastlamamıştım... O bulduklarıma bile şaşıran hocam birde bunu duysa ne olurdu acaba :D :D ( Belki bir ara size de yoğurt tarihiyle ilgili nutuk atarım, ne dersiniz ha? )

Yunan mutfağını anlattığı bir kısımda ise maraton sözcüğünün ve maraton meşalesinin nerden çıktığını öğreniyoruz.
Rezene daha o zamandan klasik Yunanca adını ya da ona en yakın olan marath(w)on adını alırken (maratuwo biçiminde de yazıya geçiriliyor), bir zamanlar adını verdiği Attika Ovasında bolca yetiştiğini bize anımsatıyor. Burası, İ.Ö 4900'da Yunan komutanı Miltiades'in Pers saldırısını geri püskürttüğü ve er Pheidippides'in zafer müjdesiyle Marathon'dan Atina'ya, belleklerden hiç çıkmayacak 40 kilometrelik koşuyu gerçekleştirdiği ovadır. Marathon sözcüğünde aynı zamanda insanoğlunun ateşi evcilleştirerek yemek pişirmeyi buluşunun kökenindeki söylence yankılanıyor, çünkü Prometheus, tanrılardan çaldığı içten içe yanan bu paha biçilmez nimeti dev bir rezenenin iç oyuk sapında getirir.
Rezene-maraton-maraton meşalesi hiç aklınıza gelir miydi ?? (Bakınız: Marathon, Origin)

Bugünlük bu kadar yeter heralde... İlerleyen günlerde kitaptaki ilk çağ yemek tariflerinden biriyle gelebilirim karşınıza :)) Mesela benim en çok ilgimi çekeniyle : Kurbağa bacağı ve salyangoz :P (Şaka yapmıyorum, gerçekten bu kitapta böyle bir tarif var... ilkçağda şölenlere layık bir yemekmiş hemde... )

Neşeli beyaz günler sizin olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder