20 Mart 2011 Pazar

Bir Bedende Kaç Kişiyim?

Ben iyilikle kötülük arasında kalmış, yolunu bulmak isteyen kaybolmuş biriyim. Dinle beni... Soru sormadan cevap vermeden dinle. Birisinin beni dinlemesine o kadar ihtiyacım var ki... Evet, beni dinleyen birileri var ama ben ruhumu dinleyecek birini arıyorum. Ruhum konuşmak istiyor ama dilim susuyor. Hayır, dilsiz değilim, ot değilim ben. Aslında her söylediğinin, her hareketinin, her bakışının bir karşılığı var... ruhumda. Ruhum konuşmak istiyor; sözcükleri dilimin elinden alıyor, parmaklarımın ucundan, aklımdan alıyor. Ruhum konuşuyor, istiyor ki sen onu duyasın... Ama kimse duymuyor... duymuyorsun... Bak neler söylüyor; seni seviyormuş. Seni kimseyle paylaşmak istemiyormuş, kimseyle... senle arasına girebilecek her şeye onun için kötü davranıyormuş, kalplerini bile bile kırıyormuş. Seninle arasına girdiği için kendi bedenine bile işkence ediyormuş, dilini bağlıyomuş. Aslında seni seviyormuş.(...nasıl bir sevgiyse bu!) Senin ruhunu dinlemek istiyormuş, duymak istiyormuş en azından sesini.... duyamıyormuş, konuşmuyormuşsun ya da o sağırmış... Sağır olmadığından emin olmak için şimdi bunları yazdırıyormuş. Seni seviyormuş geleceği varsa eğer orda seni görmek istiyormuş. Bilmek istiyormuş senin de aynı şeyi isteyip istemediğini... Yok dersen ölmeyecek, yaşayacakmış yaşayacağını... Sevme dersen, sevecek ama başka birini sevecekmiş, zor değilmiş birini sevmek. Seni sevdiği gibi onu da sevecekmiş... Bir umut ışığını açık bırakırsan giderken ardında, bekleyecekmiş. Ömrünün sonuna kadar olmasada o ışık yanmaz oluncaya kadar bekleyecekmiş... Öyle abartılı sözlere gerek yokmuş, gerçekçi olmak gerekmiş. Yapamazmış, kimseyi sevmeden yaşayamazmış. hem dünyanın sonu değilmişsin, belki başlangıcı... ama hayat devam etmeyi gerektirirmiş... İyi yaşayacakmış... üzülmeyecekmiş, kendi yolunu çizmek istiyormuş artık ama merak ediyormuş işte; neden ruhunun sesini hiç duyamadığını. Duyduğunu sandığı her anın sonunda zihniyle kalbinin işbirliği yapıp, ona oyun oynayıp oynamadığını merak ediyormuş. Şeytan, kulağına duymak istediği şeyi fısıldıyor olabilirmiş, ona inanmıyormuş...kimseye güvenmiyormuş... sana soruyormuş işte... onu duyup duymadığını... Sesini sana duyurmak istiyormuş... dinle onu istiyormuş...  konuş onunla istiyormuş...

Beden: Bir kukladan farkım ne? Bir bedende kaç kişiyim? Binlerce kez pişmanım bunları yazdığımdan, kaybolmuş bir ruhun tercümanlığını yapmak bana mı kaldı! Ki daha geçen gün tüm bu söylediklerini inkar ederken...Büyük lokma yememişim ama çok büyük konuşmuşum derken... Aklım bana yardım et, kalbim bana doğru yolu göster... Uyma bu histerik ruha!

Kalp: İyi mi kötü mü olduğu belirsiz ruh! Söyletmek istediklerin canımı acıtıyor, canımı acıtıyorsun. Dilim konuş sen, konuşmazsan anlamaz kimse seni... konuş havandan sudan...İnsanların arasına karış bedenim! derin nefes al-ver... nefesini bırakırken kurtul acılarından... 

Akıl: Geleceğine yön vermek isteyen ruh! Bir kalp ağrısından daha öncelikli dertlerin yok mu senin? Dünyanın gidişatı seni endişelendirmiyor mu? Ahiretin seni endişelendirmiyor mu?  aptal ruh! aptal... nasıl bunları söylemeye cüret edersin ki....Geleceğin orda değil burda, şu anda avuçlarında! Var olanla yetin, bırak artık sevgi dilenmeyi, sesini başkalarına duyurmaya çalışmayı...  bu bedende hapis olduğun sürece ben de senin gardiyanın olduğum sürece...bu dediklerini kimse duymayacak... Ancak emir gelip ben görevden azledilinceye kadar...

Mart'11

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder